Çinli filozof Konfüçyüs’e sorarlar: "Bir ülkeyi idare etmeye çağrılsaydınız, yapacağınız ilk iş ne olurdu?”
Konfüçyüs cevap vermiş: "İşe önce dili düzeltmekle başlardım. Çünkü, dil bozulursa kelimeler düşünceleri anlatamaz. Düşünceler iyi anlatılmazsa, yapılması gereken işler yapılmaz. Görevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve düzen bozulur. Töre ve düzen bozulursa, adalet yoldan sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. Bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir.”
Dile düşmanlık dine düşmanlıkla da eşdeğer taşımaktadır. Osmanlı bunu çok iyi biliyordu. Osmanlı İmparatorluğu zamanında bir çocuk mezun olduğunda, Arapça, Farsça ve Osmanlıca Türkçesi ile mezun oluyordu. Buradaki asıl gaye ve amaç, Kur'an-ı Kerim'i anlamaya yönelik bir durumdu. Asıl gaye ve hedef de buydu... İlay-ı Kelimetullah'ı kendisine gaye edinen bir milletin tek amacı ise Allah rızası olmasından dolayı, tüm yollar İslam dinini anlamaya yönelikti...
Bugün Osmanlıcaya Arapça harflerinden dolayı karşı çıkanlar, Osmanlıcayı İslam'dan ayrı düşünerek karar vermelerindendir. Nasıl ki, günümüzde "Osmanlı zamanında ki, Topkapı Sarayındaki "Harem" i fuhuş yuvası olarak gören zihniyet, hatta daha ilerisi, Topkapı Sarayının Harem bölümündeki duvarda yazılı olarak duran "Ayetleri" dahi padişahların sevgililerine yazdığı "aşk şiiri" olarak gören(haşa) zihniyetin bakışı ile Osmanlıcaya bakış arasında da fark görmüyoruz. Bugün Osmanlıda "Harem" i anlamak için, "İslam da kölelik ve cariyelik" meselesini da bilmek lazım ki, ona göre değerlendirmek lazım. Bunlar bilinmez ise hiç bir zaman "Haremi" anlayamazsınız...
"Harem"i anlarsınız ama Oryantalistlerin size kasıtlı olarak verdikleri şekilde anlarsınız.
Yüz bin yıllardır tarih olmuş, unutulmuş bir dili, İbranice'yi yeniden dirilten Yahudiler, şu an gayet iyi bir şekilde konuşuyorlar. Onlara da bir çokları karşı çıktı. Bu yüzyılda yapamazsınız edemezsini dediler, onlar yılmadılar ama dili dirilttiler. Halk konuşamaz demediler, saraylılar ancak konuşur şeklinde mevzu bahis olmadı, herkes İsrail de İbraniceyi gayet iyi konuşuyor.
Diğer bir konu Osmanlıcayı Anadolu da halk anlamakta zorluk çekermiş, benim annem dahi şu an benden daha iyi biliyor Osmanlıcayı, hatta ekranlarda bazı tarihçilerin dahi Arapça harflerine düşmanca bakışından dolayı, Osmanlıcaya karşı çıkması bizleri gerçekten ciddi şekilde düşündürüyor. Arapça harfler ile Osmanlı Türkçesini oluşturan ecdadımız, Kur'an-ı Kerim'in anlaşılmasın da çok kolaylıklar meydana getirmiştir.
Geçmişten günümüze batılı İslam karşıtı düşünürler ve oryantalistler dahi, direk olarak İslam dinine çatmamışlardır. Osmanlı üzerinden İslam'a çatmaktalar. Bugün ilk okullar da İngilizce öğrettiğimiz neslimiz hangi kelimeler ile hangi düşünceleri ele alacaktır. Gölge hiç bir zaman aslı olamaz.
Yurt dışından gelen düşünürler, Türkiye de Osmanlıcayı öğrenerek, kütüphanelerde yazılı bekleyen Osmanlıca yazılmış eserleri okuyarak, bizim tarihimizi bize yeniden satmaktalar. Kendi neslimiz, kendi kitaplarımızı okuyamıyor. Kendi neslimiz, dedesinin mezar taşlarını okuyamıyor. Biz her hangi bir dilin öğrenmesine karşı değiliz, ama önce kendi dilimizi ondan sonra diğer dilleri öğrenmeliyiz. Ama Oryantalistler tarafından dayatılan, önce batı kültürü daha sonra kendi dilini, isterden öğrenmelisin...
Osmanlıca ilk okullardan başlayarak okutulmalı, Osmanlıca Kur'an-ı Kerim'i daha rahat anlamaya matuf olduğu gibi, İslam'ı daha iyi idrak etmek olacaktır. Kelimeler düşünceleri getirecektir.Biz kendi düşüncelerimizi önce anlamalıyız, daha sonra diğerleri gelir. Batı kültürü ile işe başlarsanız, "Batı felsefesinde, Alman felsefesinde, insanın ilah olmaması için, günah işlemesi gerek" bir işe İngilizce ile ya da başka bir lisan ile başlarsanız hiç bir zaman kendisi olamayacak ve bu kadar yazılmış eserleri okuyup anlamadığı gibi, kendi kökenine de uzaklaşmasının yanında düşmanca tavır almaya başlayacaktır.
Eğitim ile inancı ayrı tutarsanız hiç bir zaman bizi anlayamazsınız, sadece zihniyetinizi ortaya koyarsınız.