Sabah erkenden kalkarak, kahvaltımızı yaparak, fuarın olduğu mekan’a geçtik. Otelden her daim bir servis aracı vardı. Fuar’a gitmek isteyeni alıp, fuar alanına taşıyordu. Fuar’ın ilk günü olmasından dolayı yoğun bir kalabalık vardı. Fuar alanına geldiğimde, televizyoncular, filmciler, yönetmenler ve dünyanın her tarafından gelmiş, rengarenk bir insan çeşidi vardı karşımızda. Dikkatimi çeken şey, her şey İslami usule göre ayarlanmıştı…
Mesela, İran’da bir İngiliz’le tokalaşmak istediğinizde, Müslüman olmasa da, size elini vermez. Bizlerin çoktandır unuttuğu, haram helal mefhumunu orada hatırlamış oldum. Türkiye de bir zamanlar, Müslüman’ım diyen insanlar, elini vermezdi ama dün elini vermeyenler, İslam’ı savunanlar, örtülü yazarların dahi el sıkıştığını görmekteyiz. Bu aslında küçük bir ayrıntı gibi gözükse de, bazı şeylerden nasılda uzaklaştığımızın alamet ve belirtisi…
Fuar çok hareketliydi. Dünya’nın bir çok farklı ülkelerinden gelen yönetmenler ve film yapımcıları, ajans sahipleri ile doluydu fuar… Türkiye’den bazı yapımcılar ve ajansların yanı sıra, TV5 ve Hilal TV’nin standı vardı. Ayrıca, İran animasyon filmlerde Türkiye’deki sektörü geçtiğini gördüm. Bir diğer konu, bazı Türk dizilerinin montajının İran da yapıldığını gördüm. Fiyat bakımından daha ucuz olması, film ve dizi yapımcılarını oraya sevk ettiğini söylediler. Aynı paralelde, bazılarının Malezya’ya da kaydığını söylediler. Filmlerin İslami içerikli olması, Türkiye’deki İslami kesime birinci derecede hitap eden, İran filmleri, şu an dahi mübarek günlerde, ramazanda televizyonların oynatacak film bulamadıkları bir zamanda, İran filmleri, sektöre can veriyor.
Ashab-ı Kehf ve Hz Yusuf gibi filmlerin yanı sıra, animasyonlarda da İslami çizgi artmış. Bu arada, yemekte, Hz Yusuf karakterinde oynayan kişiyi de görmüş olduk, masada… Her ne şekilde, sakalını kesmiş olsa da tanıdık kendisini… Siması bu kadar kafalara işlemiş sizin anlayacağınız. Mesela, bu ramazanda TV5’de izleyeceğiniz, Peygamber efendimizin hayatını anlatan animasyonu seyrettim çok güzel hazırlamışlar. Hareketler mükemmel. Zaten tam olarak yapmasalar, Türk film yapımcıları İran’a gitmezler. Demek ki, Türkiye kalitesinde yapıyor ki, hem Türk, hem de yabancı sektör İran’dan ayrılmıyor. Bir diğer konu, bize ticaret yapmayın İran’la diyen, Amerika ve Avrupa, kendileri birinci derecede İran’la iş yapıyorlar. Araçlar hep Fransız malı, hani İran kötü idi, aslında İran bahane, İran üzerinden, İslam düşmanlığı yapmakta, batı zihniyeti, ve arksında ki, Siyonist düşünce… Türkiye de dahi, yıllarca nasıl, direk İslam’a çatmasalar da, Osmanlı üzerinden, Osmanlıya yüklenme adı altında İslam’a hücum edildiyse, aynı durumun bir değişik senaryosu…
Bir günü şehri gezmek için kendimize ayırdık. İran’ın sokakları gayet temiz, bana bahsettikleri gibi, caddelerde resim çekemezsiniz sözlerinin yalan olduğu, ortaya çıktı. İstediğim kadarda resim çektim. Kimse de bir şey demediler. Sen gidip adamın, askeri alanlarını, ya da gizli yerleri çekersen elbette müsaade etmezler ona… Hangi devlet müsaade eder buna, size soruyorum? Ayetullah Humey’nin kaldığı evi, mezarını ve resim galerisini gezdim. On iki imamlardan İmam Rıza’a cami’in de namaz kıldık, ve ziyaret ettik. Şia mezhebi biraz farklı gelse de, caminin bir kenarında Sünni olarak namazınızı eda edebilirsiniz. Camiler de resimler gördüm. Bizim mezhepte olmasa da Şia’da var olduğunu gördüm.
Ayrıca, eski Şah’ın sarayını gezdim, o ihtişam, debdebe, o firavunluğu zaten sarayı gezerken görürsünüz. Şamdanlara varana kadar altından, Humeyni’ni evi ise, bir oda, bir çekyata benzer, yerden hafif yükseklikte bir sedir, seccade ve önünde küçük bir bahçe, sadece gökyüzü gözüküyor. İnsanlar o bahçeye gelerek, Humeyni’nin vaazları dinlemişler, ve iki bin beş yüz yıllık Şah hanedanını o küçük mütevazi odadan yıkması, benim en çok dikkatimi çeken yer oldu. Aynı, Hindistan’ın kahramanı, Mahatma Gandi’yi hatırlattı. Pasif direnişin bir değişik yönüydü bu…
Aslında, gidip görülecek ve tatil yapılacak bir yer İran, güzel mekanlara sahip, her şey doğal bir ortamda… Tahra’nı dibinde ki, dağların eteklerinden şırıl şırıl akan suyun sesini dinlemek için dahi gidilebilinir. Beynimize İran öyle bir işlenmiş ki, "hep tehlikeli(!)” bir yermiş gibi, Türkiye de ki, satılık bazı gazetelerin beynimize işledikleri yalan haberler, İran da dahi olsanız sizi rahat bırakmıyor…
Meselenin özü, anlatılanların çoğu yalan ve kasıtlı. Amerika’dan ya da Siyonist israil’den ve Avrupa’dan bize ne… Kapı komşumuz ve büyük bir ticari hacme de sahip bir ülke, bize İran’la ticareti kesin diyenler, kendileri doldurmuşlar pazarı… İran’ı bir de bu açıdan bakın…Ne de olsa, Müslüman bir ülke, "küfür tek millet” diyor Kur’an da Allah (c.c).