Yıl 1978 ve anarşinin kol gezdiği bir dönemde, Adana’da çocukluk yıllarımı yaşarken, sağ sol çatışması son haddeye gelmişti. O yıllarda ben pek bir şeylerden anlamıyordum. Bir taraftan, sağ sol çatışmalarını siyah beyaz televizyonlarda haberlerin ön sıralarında yer almaktaydı. Hemen hemen günlük haberlerin ön sıralarında bu çatışma haberlerini izliyorduk. Bazen patlayan bombaları burnumuzun dibinde hissettiğimizde oluyordu. Benim çocuk olmam ve korku nedir bilmemem, o günlerde ki, büyüklere göre bir avantajdı benim için, yoksa belki de benim de herhangi bir olayın içerisinde olmamam imkansız idi.
Türkiye de bu olaylar olurken, dünya haberlerinde de ön sıraları, İran’dan gelen haberler hemen takip etmekteydi. Ayetullah Humeyni’nin 2 bin beş yüz yıllık Şah hanedanlığını yıkışının çatırtı sesleri o günlerde duyulduğu günlerdi. İlk defa o günlerde İslami kimlikle bir lider dünya sahnesine çıkıyordu. İslami kanunlarla yönetim isteyen bir devrimle geliyordu. Tabi ben kendi kendime kim bu Ayetullah Humeyni diyordum, beynimde ayrıştırmaya çalışıyordum. Çocukluk ya, o günlerde Amerikan dizileri de başta "Dallas” dizisi olmak üzere, tüm ahlaksızlıkları Brezilya dizileri ile birlikte bu millete enjekte etmeye çalışıyorlardı. Aynen günümüzdeki bazı diziler gibi, camiden çok kiliselerin görüntülerini vererek, beyinlere işlemeye çalışılıyordu. Şu anda bir taraftan da çizgi filmlerle İslam’dan fazla diğer dinlerin karakter ve ibadet şekillerinin işlendiği gibi…
Dünya ayağa kalkmış, Humeyni geliyor diye, avaz avaz bağırıyordu. Türkiye de bir çok yazarların dahi kötüleyerek hakkında makale yazdığı Ayetullah Humeyni, sürgün döneminde, Türkiye’de Bursa da ikamet edilmesine izin verildiği halde aleyhine durmadan yazan içimizdeki, farklı isimlerle yazılar yazan, aslen dünya Siyonizmine hizmet eden satılık kalemler boş durmuyordu. Ayıca bunların kimlikleri de tartışılır bir durumdadır. Türk ya da Müslüman olup olmadığı hakkında… Bunların çoğu, şu anda da mevcut olan, kuzu postuna bürünmüş kurtlardı.
O yıllarda, ağır şekilde Ayetullah Humeyni’ye saldırının arkasındaki asıl niyet şuydu; "İlk defa bir İslami yönetim geliyordu. Bu durum batı Siyonizmini korkutuyordu”
Bugüne kadar İslami bir yönetimin ya da, bir mühendisin olamayacağını, ya da Müslüman bir futbolcunun başarı kazanamayacağını, ya da Müslüman bir boksörün oluşamayacağını, sürekli dünya’ya empoze eden Amerika başta olmak üzere, dünya Siyonizmi sürekli bunları empoze etmişti bu zamana kadar… İşte Ayetullah Humeyni tüm bu güne kadar bunların kurdukları düzeni kökünden kazıyordu. Batının cani ve vahşi medeniyeti yerle bir olma yoluna girerek, surda gedik açılmış oluyordu. Dünya Siyonistlerinin bütün hayalleri yerle bir oluyordu.
Bu şu demektir. Bundan sonra Müslümanların ümitsizlikleri kalkıyor. Bir Müslüman en iyi futbolcu, ya da Mühendis, ya da kendi düzenini kurabilecek bir heyacan ve ümite kapılması demekti bunun anlamı, bundan sonra batıyı üstün kendini aşağı görmeyecekti Müslümanlar, dizlerine derman geliyordu. Önlerinde örnek bir numune vardı. O ise İran İslam Cumhuriyeti idi… İşte o günler böyle günlerdi… Yönetimde bir ilk numune gelmişti Müslümanlar için…Devam edecek