Allah Rasulü (s.a.v.) Veda Hutbesi'nde Müslümanları birinci derecede ilgilendiren önemli bir açıklama yapıyor: "Size iki emanet bırakıyorum; bunlardan biri Allah'ın kitabı Kur'an-ı Kerim, diğeri de benim sünnetim. Bunlara sıkı sıkıya sarılırsanız, kimse sizi yoldan çıkaramaz."
Kur'an-ı Kerim'de bir ayet var: "Kâfirin boyunduruğu hiçbir zaman Müslümanlar üzerinde galip gelemeyecek, kıyamete kadar." Ayrıca "Gevşemeyin, üzülmeyin, inanıyorsanız mutlaka üstünsünüz" ayeti de vardır. Diğer bir ayet, "Yorulduğun zaman kalk, diğer işe başla, monotonluktan kurtul" diye yol gösterir.
Sahih bir hadiste ise ahir zamanda Allah'ın (c.c.) "vehn" (dünya sevgisi ve ölüm korkusu) duygusunu kâfirin kalbinden alıp, Müslümanların kalbine yerleştireceği belirtilir. Bu, ölümden korkan, pısırık Müslümanların ortaya çıkmasına neden olur. Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek'in dediği gibi, "Güneşi ceketinin astarı içinde kaybetmiş, marka Müslümanları"nı ortaya çıkar. Bu Müslümanlar, özünü ve ruhunu zevklerine ve batıya satmış, nefsini ilah edinmiş, kibir abideleri haline gelmişlerdir.
Önce Müslümanlar, Kur'an'dan bilinçli olarak uzaklaştırıldı. Sizi bir türlü Kur'an'a yaklaştırmıyorlar. Bir kitap okumaya karar verdiğinizde ya bir hocanın kitabıyla ya da dünya klasikleriyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Bir türlü Kur'an ve hadisleri okuyamıyor ya da okutmuyorlar; bir şekilde meşgul ediliyorsunuz.
İnsan kendine sormalı: Ömrümüz 60, 70 ya da 80 yıl; sonunda nereye gidilecek? Yazlığa ya da tatile değil elbette, mezara gidilecek. Orada ne soracaklar? Rehbere sormak lazım. Allah (c.c.), "Ben insanı dünyaya bana ibadet etsin diye gönderdim," buyuruyor. İnsanoğlu dünyaya gelirken sorulmadığı gibi, giderken de sorulmayacak. Orada sizin kariyerinize, paranıza ya da makamınıza bakılmıyor.
Kur'an-ı Kerim, dünya ile ilgili birçok mevzu anlatıyor. Buraya kadar bunları neden anlattım? Asıl mevzunun daha iyi anlaşılması için...
Kur'an-ı Kerim, Yahudilerden bahsederken şöyle der: "Kalpleri taş kesilmiş, taştan daha katı. Halbuki taşın yanında Allah'ın (c.c.) ismi anıldığında, taş 'şak' diye ikiye ayrılır." Kur'an'ın edebi mucizesi olarak, Arapça bilmeseniz bile, o ayeti okurken taşın parçalanırken çıkardığı sesi hissedersiniz. Mesela, Yusuf (a.s.)'ı kardeşleri kuyuya attıklarında, içinde su bulunan bir kuyuya yukarıdan atılan bir taşın suyla temas ettiğinde nasıl bir ses çıkaracağını hayal edin. Yusuf (a.s.)'ın kuyuya atıldığı ayetteki kelime, "cubbi..." gibi bir ses hissi verir. Adeta olayı o anda size yaşatır.
Bunun gibi birçok örnek vardır. Ölüm döşeğindeki bir insanın nasıl can verdiğini öyle bir anlatıyor ki, ancak bu neslin bunlardan haberi yok. Karşımızda ölü doğmuş bir nesil var. Batı felsefesini ve gereksiz bilgileri kafasına doldurmuş, fakat öldüğünde kendisine sorulacaklardan habersiz bir şekilde bomboş gidiyor. Felsefe kitaplarını okuduğu kadar hayatında Kur'an-ı Kerim'i okumadan Allah'ın (c.c.) huzuruna giden bir nesil...
Batı felsefesinde, Alman felsefesinde, insanın ilah olmaması için günah işlemesi gerektiği gibi saçma bir düşünce vardır. Bu nasıl bir düşünce olabilir ki? Geçtiğimiz yüzyılda, Siyonist Yahudi düşünürler tarafından kasıtlı olarak insanlığı bozmak için yazılmış eserler var.
Gerçek şu ki: "Ben öldüğümde bana lazım olan nedir?" Gerisi hikâye...
Bu nedenlerden dolayı bugün Siyonist Yahudiler, Filistin'de çocukları ve kadınları acımasızca öldürüyor. Kur'an'ın ifadesiyle, taş kesilmiş bir kalbe sahipler. Allah'ın gazabına uğramış, günde 40 defa her Müslüman tarafından namazda lanetlenen, şeytanın yeryüzündeki temsilciliğini yürüten Siyonist Yahudiler... Musa (a.s) zamanında altından buzağı heykeli yapan Samir'in çocukları, bu Siyonist Yahudilerdir. Musa (a.s)'a taraftar Yahudiler dahi tüm dünyada bu Siyonist Yahudileri protesto etmektedir.
İslam dünyası ve Müslümanların bu olaylar karşısındaki acziyetleri affedilecek gibi değil. Kendilerini kurtaramazlar. Bugün nesil, "haya"yı kaybetti, ahlakı kaybetti, dinsizliğe doğru evrilmektedir. Her Müslüman, "iyiliği emretmek ve kötülüklerden sakındırmak" vazifesini yapmak zorundadır.
Kur'an-ı Kerim'in üçte biri, "iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırma" ayetleridir. Bunu bırakan Müslüman, yakasını Allah'ın (c.c.) indinde kurtaramaz. İslam'dan o kadar uzaklaşılmış ki, bu anlatılanlar dahi modern hayata uymadığı için kulak ardı ediliyor.
Ecel gırtlağa gelip ayaklar felç olup, ayak ayağın üzerine atılamadığında, baygın baygın etrafa bakarken yalnızca kendini kurtarmak için tüm dünyayı ve ailesini ateşe atmak istediği gün, bu sözler o kadar geçer akçe olacak ki... Fakat nafile... Elemler, hüzünler, gözyaşları birbirine karışacak ama hepsi boş... O saatten sonra...
Anlatılacak çok şey var ama köşemiz sınırlı olduğu için bu kadarla yetinerek Allah'a emanet olun diyorum.