Bu zaman kadar Türkiye başta olmakla beraber, diğer İslam ülkelerinin içişlerine karışmak, batı sömürgeciliğinin bir parçası olduğunu herkes bilir. Büyük balığın, küçük balığı yediği gibi, iri devletlerde, ufak devletleri yemeye devam etmektedir. Önceden hazırlanmış, bazı yedek planları hep vardır. İşte bunlardan bir tanesi de ve en başta geleni basındır. Basın her zaman yağız hırsızı dahi haklı çıkartmıştır. Şayet tüm bunlar birde uluslar arası bir organizasyonun elinde bir silah gibi kullanılıyorsa yapacağınız bir şey yoktur. Öksürseniz dünya duyacak hale geldi ise, bundan sonra siz tehlikeli bir durumdasınız.
Bir zamanlar Türkiye’nin Edirne’sinde, Edirne müftüsünün keçisi çalınıyorsa, basın gücüyle bu hadise müftünün keçi çalmasına dönüyorsa, varın siz düşünün basının ne kadar güçlü olduğunu. Tüm bunları neden anlatıyorum. Türkiye’nin ve İslam aleminin işlerine burnunu sokmaya alışmış bir batının durumundan bahsetmek için elbette. Fakat gerçek olan bir şey vardır. O da şudur ki, köprünün altından çok suların aktığıdır… Yani göl maya tutmuyor, yemiyor yani…
"The economist” dergisi bir İngiliz dergisidir. Fakat beynel minel çalışması arkasında hangi sermayenin olduğunu bize göstermektedir. Devletlerin üst düzey kişilerine nasıl sıradanlık içerisinde davranması, bize nasıl emin bir organizasyonu gösterdiği su götürmez bir durum olduğudur. Dün Fransa ve İtalya devlet başkanlarının işlerine karışması ve daha sonrada çark etmesi, özür dilemesi… İstikrarlı bir tutum içerisinde olmadığıdır. Aslında, öyle gözüküyor. Normal de gayet istikrarlı ve tutarlı hareket etmektedir. Hatt-ı zatında tekrardan bu devletlere karşı yayın propagandasını başlatması, basını bir silah gibi kullanmasıdır.
Karşısındaki devletlere istediklerini, şayet kabul ettiremediyse, silah olarak basını kullanmaktadır. O kişiyi "linç” ettirmek için elinden geleni yapmaktadır. Tabi makam sevdası içerisinde olan kukla yöneticilerde, birkaç gün daha fazla koltukta kalabilmek için, fırsat bilerek tüm tavizleri veriyorlar.
İşte böyle bir gelenekten gelen "the economist” dergisi, her ne kadar İngiliz gibi gözükse de, arkasında ki, İsrail sermayesinin olduğu bilinmektedir ve gözükmektedir. Başbakanın ifadesi ile ana-muhalefet partisi’nin lideri’nin İsrail’e selam çakması ve göz kırpmasının arksından, "the economist”’in Türkiye’deki ana-muhalefet partisini destekler mahiyette doğrudan oyunuzu oraya verin diyerek taraf tutması, hem uluslararası, hem de, dışişleri bakanı Ahmet Davutoglu’nun ifadesi ile; " her türlü uluslararası basın etiğine aykırı bir makale olduğudur.”
Türkiye’nin bölge’deki gücü karşısında rahatsız olan İsrail, elbette Türkiye karşıtı siyasetlerin tümünü destekleyecektir. Bu zamana kadar, Ortadoğu da istediği gibi at oynatan İsrail’in "one minute” den sonra huzuru kaçtı. Bölgenin Türkiye güdümüne doğru yönelmesi, İsrail’i elbette rahatsız edecektir.
Bu nedenle, uluslararası örgütlenmesini bu işlerde kullanmayacakta, nerede kullanacak. Şu an dahi dünya’daki iri basının hepsi İsrail’in elinde. Ne acıdır ki, elindeki basının masraflarını da, biz Müslümanlardan alıyor, bizim paramızla bizi mahvediyor… Öyle karışık isimlerle, öyle çok basın yayın organları kurmuş ki, hangisinin onlara ait olduğunu, anlamamanız içinde, insanların, özellikle Müslümanların okumaması için elinden geleni yapmaktadırlar. Cahil olan insan kitleleri gidip bu gazete ve dergileri alarak, İsrail’in ayakta kalmasını sağlamaktadır. Aynen yiyecek ürünleri gibi…
Nasıl siz gazeteler de onları göremiyorsanız, bulundukları adreslerde de onları bulmanız imkansızdır. 19.y.yıl’da İngiltere’nin arkasına sığındığı gibi, 20.y.yıl’da da, Amerika’nın arkasına sığınmıştır. Şimdi de, Çin’e sığınmaya başlamıştır. O bazen bir Amerikalı, bazen bir İngiliz ve bazen da bir "the economist” olarak karşınıza çıkabilir. Sizin işlerinize karışabilir. Sizleri ve bizleri dizayn etmeye çalışabilir. Bu normal bir durum onlar için… Çünkü, onlar için, bu bir hastalıktır. Gazze’ye giden "Mavi Marmara” gemisinden dolayı, ipliği pazara çıkan İsrail, bundan böyle rahat durmayacaktır. Dikkatli olmak lazımdır. Şayet içimizdeki satılmışları kontrolde tutarsak, dış güçler bize bir şey yapamaz…