Son günlerde, Ortadoğu da hızla gelişen yangın hızla Türkiye sınırlarına doğru yaklaşmaktadır. Tunus da başlayan kıvılcım, Mısır da doruk noktasına gelerek etrafa kıvılcım saçması ateşi iyice hızlandırdı. Hemen akabinde, kırk iki yıllık iktidar koltuğunu bırakmayan, Öteyandan, kendi elleri ile düzenleyip kurduğu düzenin elinden alınması, çok ağır geldi ki, Muammer Kaddafi, adeta çivilendiği koltuğunu, milletini yok etme pahasına bırakmıyor.
Adeta batılı devletlerle anlaşmış gibi, batının ekmeğine yağ sürmektedir. Tarih itibari ile bölgede her birinin, birer "leş kargası” haline gelen batılı devletler, hemen zihniyetini ortaya koyuverdi. Daha "Ne oluyor?” demeden, Fransa’nın kompleksli Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, "leş görmüş kargalar” gibi Libya’ya saldırdı. Türkiye’deki bazı yazar çizerler, bu işi yadırgamaya ve kınamaya başladı. Hatta, hayret ifadelerini kullandılar. Neden yadırgıyorlar ben de bunu anlamadım. Herkes, bir "terane” tutturmuş gidiyor, Fransa Libya’ya neden hızlı bir şekilde saldırdı. Neden olsun..Kanında var…
Tarihini bilmeyen, Türkiye’yi daima kendi içerisinde sığ düşüncelerinin etkisi altında bırakarak, yaşanılamaz hale getirenler, Ortadoğu ve Kuzey Afrika devletlerini bu zamana kadar hiç arayıp sormayanlar elbette Fransa’nın neden bu kadar hızlı hareket ettiğini anlayamazlar…
Daha dün, Sudan’a komşu olan Afrika devleti Çad’ dan askerlerini çekerek orada sömürdüğü "uranyum” dan mahrum kalan Fransa, şu sıralar bir taraftan da kendi iç siyasi ve politik sorunlarla başı dertte olan Fransa, diğer yandan Çad’da kaybettiği "uranyum”a Libya da kavuşma heyacanı ile saldırmıştır…
Neresine bakarsanız bakın, Kuzey Afrika ve Afrika’nın içerisine kadar yıllardan beri sömürüsünü devam ettiren Fransa, bu sefer çok büyük bir yanılgı içerisinde olduğunu yakın zamanda anlayacaktır.
Fransa, tarih de yaptıklarını yeniden yapma hevesine kapılmaktadır. Kısaca, Çad’da İslam alimlerine göndermiş olduğu davetiyelerle, toplantı yapmak istediğini bildiriyor, toplantıya gelen alimleri de, daha sonra satırlarla kesiyorlar, internet gibi haber ağı olmadığı için , okuyan elitler haricinde kimse bilmiyordu ve bu Fransa’nın yanına kâr kalıyordu. Cezayir’in bağımsızlığında, insanları helikopterlere bindirerek, beş yüz metreden aşağı attığında, ölen o insanların hakları, büyük Mahkem-i kübra’ya bırakılıyordu… ve yine kimse bilmiyordu, okuyan elitler hariç, Fransa’nın yanına kâr kalıyordu.
Savaşa önce katılarak, pastadan büyük pay alma hevesinde sanırım Fransa. Dünya farklı yerlere gidiyor. Mesele, Kaddafi değil, Kaddafi’yi yıllardan beri Libya da tutanlardadır. Bunu araştırmak lazımdır diye düşünüyorum. Şimdide Posası alınmış meyve gibi çöpe atılıyor. Sadece Kaddafi mi? Hayır. Tüm Arap ve Müslümanların olduğu, İslam Ülkelerinde. Bu Libya meselesine bakarken, şöyle bir denklem kurmalıyız. Kaddafi ve kaddafi’yi bu zamana kadar Libya’da tutanlar ve Kaddafi’yi tutanların arkasındaki güç, yani asıl gözükmeyen güç… Şu anda da hem Afrika’nın iç bölgelerindeki devletlere silah dağıtarak, birbirlerine düşüren, Öteyandan, elinin yanmaması için batılı maşa devletlerini kullanan görünmeyen güç, Amerika ve batılı devletleri dahi kullanan gözükmeyen güç… İşte buraları araştırmalıyız sorunu çözmek için. Şu an, Libya’nın arkasındaki devletler üzerinde, siyasi ve ekonomik, bazı planlar hazırlanmaktadır. Libya sadece arkadaki devletlerin, Ak denize açılan kapısı olacaktır. Çok çeşitli komşulara sahip olan, Sudan ve komşularını da kontrol etme, kolaylığını oluşturacak. Ayrıca, Libya’nın ham maddeleri ve petrolüne de üşüşecek leş kargaları…
Aslında, tüm bunlar bir sonun başlangıcıdır. Tarih bunu böyle gördü bu zamana kadar, bundan sonrada tarih hep tekerrür edecek, batının sonunun geldiğini Müjdeleyecek…”Hak Geldi, Batıl Zail Oldu.”