Tunus’la başlayan kıvılcım, Mısır’la nihai hedefine ulaştı derken, yeni cepheler açılmaya başladı. Yeni cepheler açılırken, diğer taraftan da olaylar farklı boyutlar almaya başladı. Bazı dış güçler ki, batılı sömürü devletler, Ortadoğu’daki olayları yönlendirmeye başlaması ve kendi çıkar istikameti doğrultusunda yönlendirmesi, olayları içerisinden çıkılmaz hale sokmuştur.
Bölgedeki çıkar ilişkilerinin, batılı devletlerle, farklı çıkar boyutları içerisinde olan yönetimler olması hasebiyle ki, işte burada "Türkiye’nin belirsizliği ortaya çıkmaktadır.” Her kafadan bir sesin çıktığı Türkiye de, hattı zatında hükümet gayet istikrarlı adımlarla hareket etmektedir. Bu da onların haklılık payının, yakın bir zamanda ortaya çıkacağını göstermektedir.
Geçen hafta, "Dunyatimes” Mısır temsilcisi ile konuşurken, bana aktarılan bazı Libya’ya ait bilgiler bana o vakit gelmişti. Bilgi dediğim, Libya’daki muhalif grupların Türkiye başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İngiltere’ye gitmeden önce havaalanında yaptığı açıklama, iyice muhaliflerin tansiyonunu arttırmıştı. Bunun üzerine küçük bir grup, Libya’daki Türk konsolosluğunu basmaya yeltenmişlerdi. Tüm bu olaylardan önce bana gelen bilgileri yan yana getirdiğim zaman, bazı görünmeyen bir "el” ya da " güç” diyebilirsiniz. Gizliden gizliye Türkiye’nin bölge üzerindeki, son günlerde kazandığı itibarını nasıl yok ederimin planı yatmaktaydı. Küçük marjinal grupları kullanarak, Türkiye aleyhine bir propaganda faaliyetlerine girdiklerini görmekteyiz.
Dünya kamuoyuna karşı rahat bir biçimde açıklama yapamayan Türkiye ki, dikkatli yapması taraftarıyız. Biz bu bakışı savunuyoruz. Olayların "stratejik derinliklerini” kavrayamayan, marjinal grupları kullanarak Türkiye karşıtı propaganda yapan, başta Fransa ve dolaylı olarak da diğer batılı devletler ve Amerika gelmektedir. Libya da olaylar başladığında, şayet hatırlıyorsanız, batı ve Amerika Türkiye’yi hep ileriye itti. Olayların ortasından hemen önce Türk hükümeti ve dış işleri olayların ya da tuzağın farkına vardı ve uyandı. İşte ondan sonra, Türkiye bölge ile ilgili olarak, ayak sürtmeye başladı.
Çünkü buradaki hedef, Türkiye’yi Kaddafi’ye karşı getirip arkasından da, oynamıyorum diyeceklerdi ve bir yolunu bularak Kaddafi’yi iktidarda bırakacaklardı. Nitekim aynısı olmaya başladı, ortalıktan kaybolan Kaddafi, bu gün dışarıya çıkarak, okul ziyaretinde bulundu. Bölge, Türkiye için adeta iki ucu keskin bir bıçak gibi olması hasebiyle, Türk hükümeti bölgede, sanki dikenli yolda yürür gibi gitmektedir.
Türkiye’nin korkusu bölgede, olası bir durum karşısında ortada kalmamak, olayların dışında kalmamaktır. Ne muhaliflerle ne de Kaddafi ile karşı karşıya gelmemektedir. Çünkü bölge tamamen kabilelerden oluştuğu için kontrol iyice kaçarsa toparlamakta çok zor olacaktır. Çünkü batılı devletler ya da Amerika yarın bölgeden çekilirse ya da kaçarsa, Türkiye’nin böyle bir lüksü yoktur. Daha da içerilere girerek bölgeyi sahiplenmek zorundadır Türkiye, tarihi ve geçmişi itibariyle…
Fransa’ya gelince, tarihi itibariyle vahşiliğe devam etmektedir. Libya’yı bombalamak için en önde ileriye atlayan bir devlet olarak ortaya çıkarken, bir taraftan da Fildişi sahillerini bombalamaya başladı. Neden, çünkü seçimi kazanan bir Müslüman lideri devirmek için elinden geleni arkasına bırakmıyor. Baş edemediği yerleri de öldürerek halletmeye çalışıyor. Sanki bu zamana kadar halletmiş gibi…
Gelen haberlere göre, Fildişinde sokaklar cesetlerle dolu, katliamlar ve tecavüzler olduğu alınan bilgiler arasında… Fransa bir taraftan da kendi içerisinde yani bu zamana kadar demokrasinin beşiği(!) olarak kabul gören Paris’de insanların en doğal hakları olan örtünmeyi yasaklamaktadır. Hatta neredeyse Fransa cumhurbaşkanı sokakta dahi yürümeyi yasaklama hevesine girmiştir… Elbette tüm bunlar, içeride oylarını artırmaya başlayan milliyetçilere karşı oylarını tekrardan İslam’a ve Müslümanlara söverek kazanmaya çalışan, daha önceki seçimi de Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmesini istemeyen Fransa cumhurbaşkanının marifetleri olarak görebilirsiniz, tüm bu olanları….