ABD’nin Somali’deki planı, yirmi bin asker bölgeye konuşlandırmak istiyor. Fakat bu kibarca bölgeyi işgal etmektir, yanlış anlaşılmasından korkmaktadır. Bundan dolayı El Şebab’a zulmün artması ve olayların çoğalmasını istemektedir ki, istedikleri meşrulaşsın ve bölgeye rahat girsin.
Somali batı destekli Etiyopya’nın yirmi bin askeri tarafından, 2006’dan 2009 yılına kadar işgal edilmiş ve Etiyopya askerleri on altı bin Somaliliyi öldürmüştü. ABD ve Avrupa Birliği El Şebab’ın İran ve Mısır tarafından fonlandığını ve El Kaide bağlantılı olduğunu öne sürerek baskıları her yıl daha da artırmaktadır. On bir Temmuz Uganda saldırısından sonra El Şebabab’a karşı saldırı taktiklerini değiştiren Amerika ve İngiltere helikopterlerini Somaliye göndereceklerini söyleselerde, otuza yakın Afrika Birliği ülkesi bunu kabul etmemektedir.
Kabul etmemektede haklılar. Çünkü İsrail bugün Etiyopya’ya yerleşmeye çalışmaktadır. Burası aynı zamanda Nil suyunun geçtiği bölgelerdir. Bilindiği gibi, normalde konuşan Amerika olsa da arkasında İsrail lobilerinin olduğu açık ve bariz olarak bilinirken. El Şebab’ı finsal olark destekleyenlerin İran’ın yanı sıra Mısır’ı zikretmekteler. Eğer Nil suyu kesilirse, Mısır ölür. Filistin meselesinde de Mısır’ı susturmak için bu su silahını mısır’a karşı kullanmak için, bu bölgede suyun başındakileri kendi kontrolleri altına almaları gerekmektedir normal olarak.
Nil suyunun yüzde ellibeş kullanma hakkı geçmiş tarihinden su ana kadar Mısır’a aittir. Bugüne kadar herhangi bir mesele olmamıştır. Ne zaman bu bölgelere İsrail iş adamları ya da dış işleri gitmeye başladı ki, başta Etiyopya olmak üzere, sesini çıkarmaya başladı. Mehmet ali paşa döneminde bu Nil suyunu korumak için özel askeri birlik tutuyordu. Diğer taraftanda bugün somali’nin yanındaki "Cubuti” de de Osmanlı askerleri yerleşikti, Mekke ve Medine’yi korumak için.
1950 yıllarında dahi Sudan üniversitelerinde hocalık yapan Yahudi hocalar, o zamandan buyana ayrılık tohumlarını atarak bugün bu hale gelmiştir. Bilindiği üzere Nil suyu Sudan da birleşmektedir. Sudanı dahi, Kuzey’in Müslümanlarının parası ile Güneydeki Müslümanları Hıristiyanlaştırmışlardır. Bugün de ayrı olarak bölme derdindeler sanki bu bir çözümmüş gibi.. Bütün bunlar tamamen İsrail’in bölge üzerindeki "parçala yut” felsefesi olduğu ayan beyan ortaya çıkarmaya başlamıştır. Bölge halkları uyanmaya başlamıştır. İşte Mısır, Sudan, Etiyopya ve Somali’ye kadar uzanan ABD’nin Afrika’ya giriş kapısı olarak da, Somali’yi seçmiştir. Burayı seçmesi de ayrı bir mana taşımaktadır. Bu bölgeden Yemeni vurmaktadır. Bu konuya su an girmeyeceğim. Bu kısım ayrıca İran’ı ilgilendirmektedir. Ayrı bir çalışma konusudur.
Hafif silahlar taşıyan El Şebab örgütünün tüm dünya için bir terör tehlikesi taşıdığını öne süren ABD, sürece batı destekli Uganda, Burundi, Etiyopya ve Kenya gibi Doğu Afrika yönetimleri ve işbirlikçi Somali Geçici Federal Yönetimi aracılığıyla müdahil olmaya çalışıyor. ABD özellikle Uganda’ya önemli düzeyde silah ve askeri eğitim desteği sağlıyor. Uganda yönetimi ise Somali’de artık daha agresif bir tutum sergileyeceğini belirtti. 2007′de ABD uçakları El Şebab’a yönelik bombalı saldırı gerçekleştirdiğinde ise Somali Geçici Yönetimi, ABD’nin kendisine yönelebilecek terörist hareketleri bombalamaya hakkı olduğu açıklamasını yapmıştı. ABD sadece Somali’deki askeri faaliyete 2 milyar dolar aktarıyor. Geçtiğimiz günlerde, İsrail dış işleri bakanı Uganda’ya anlamlı bir ziyarette bulundu.
Somali’nin kuzey komşusu Djibouti’de 3.000 ABD, 3.000 Fransa askeri bulunuyor. İngiltere, Almanya, Hollanda ve İspanya ise birkaç yüz asker bulunduruyor. ABD, Djibouti hava sahasını Somali ve Yemen’i bombalamak için kullanıyor. Ayrıca korsan saldırıları önlemek adına aralarında Türkiye donanmasının da bulunduğu NATO deniz gücü Aden Körfezi’nde görev yapıyor. Körfezdeki NATO donanmasının görev süresi 2012 yılına kadar uzatıldı. Bu birliklerin asıl amacının korsan saldırıları önlemekten çok bölgeye NATO’nun yerleşmesi olarak değerlendiriliyor.
Somali’deki Afrika Birliği Barış Gücü’nün ana misyonlarından birisi ABD ve batı çıkarlarının bölgede meydana getirmek ve tüm Afrika’ya yayılması olarak nitelendiriliyor. Bu bağlamda Somali ilk gerçek örneği oluşturuyor.