Ya.. Londra merkezli bir düşünce kuruluşu, ya.. bilmem Amerikan merkezli bir kuruluş olarak, önümüze çıkan planlar bir türlü, İsrail merkezli ya da Tel Aviv merkezli olarak bir türlü önümüze çıkmazlar. Hep bu düşünce kuruluşları, yeni fikirler üretiyormuş gibi, hep bir şeyler atarlar önümüze ve dünya da sürekli bozuk plak gibi aynı şeyleri çalar durur… Halbuki, gerçekte yüz ya da bin yıl belkide daha öncesinde dayanan bir planın ürünü adım adım hayata geçirilirken, nereden ve nasıl olduğunu bir türlü kavrayamayan milletler ya da Müslümanlar diyelim kısaca, çünkü bugün dünya da ölen, sadece Müslümanlardır. Akan Müslüman kanıdır. Bir türlü meselenin şuurunda olamıyorlar…
Gerçekte, İsrail patentli, Tel Aviv merkezli olan planlar, bizlere ya bir Londra merkezli kuruluştan, ya da Amerikan merkezli bir düşünce kuruluşundan gelir … Hiç kimse suçu İsrail’in üzerine atmaz. Tıpkı, insanların suçu Ölüm meleği olan (Azrail)’e yıkmadığı gibi.. Hep bir sebepler zinciri içerisinde olayların cereyan ettiğini düşündükleri gibi… Ölüm sebebi, ya bir kaza ya da bir hastalığa yıkılması gibi… Aynen böylede, yine Londra merkezli düşünce kuruluşu Levant Enstitüsü’nden Obeyda Nahas da, Suriyeli Kürtlerin Esad hanedanlığından önce bir sorunu olmadığını söyleyip, "Şimdi ise kendi dillerinde konuşma ve hatta yazı yazma hakları bile tanınmıyor, onlara Arap isimleri kullanmaları söyleniyor” diye konuştu.
Doğrudur, Esad hanedanlığından önce bir sorun yoktu, çünkü insanlar İslami kurallar ve Müslümanlık bilinci içerisinde olduğundan dolayı, Türk- Kürt-Ermeni- Hıristiyan ve Yahudi fark etmiyordu. Herkes kardeşçe yaşıyorlardı. Ne zamanki, bu "sözleri” söyleyenler tarafından Esad gibi yöneticiler, Ortadoğu’ya ve Kuzey Afrika’ya ya da parçaladıkları eski Osmanlı toprak parçaları üzerine, yerleştirmeye başladıkları gün.. Fitne tohumları da o gün atılmaya başlandı. Bu günkü olaylar, o gün atılan tohumun neşv-ü nema bulmasıdır.
İslam ülkeleri üzerinde yürütülen siyasetlerin ilk adımı, emperyalist Amerika ve batı devletleri, İslam toprakları üzerindeki askerlerini çekerken, yerlerine işte şu andan bir türlü iktidarlarını bırakmayan, koltuklarına çivilemiş liderleri bırakmışlardı. Gelişen teknolojiler ve ilmi gelişmeler, bu düzenin "kullanma tarihinin” geçtiğini göstermeye başladı. Aynı paralelde ise, sömürgeci güçlerin, maddi refahı ve sapıklığı doruk noktasına ulaşmış, kendi nesilleri hiçbir şey ile tatmin olmamaktadır. Adım adım neslini ve verimli tabiatını da birlikte yok edicinde bu akbabalar, İslam topraklarına tekrardan dönmek zorunda bırakmaktadır.
Dönmek zorundalar, ama diğer taraftan, bölgenin "kullanma tarihi” geçtiğinden, bölgeyi "güncellemeleri” gerekmektedir. Şu anda Ortadoğu da gördüğümüz hadiseler işte bu "güncelleme” ya da "update” etmedir… Yani despot liderler giderken, demokrasi adı altında, yine kendilerine uyumlu bir programı takip eden, "gel” dediğinde gelen, "git” dediğinde giden, "bot yalayıcılarını” hazırlama peşine düşülmüştür.
Yukarıda bahsettiğimiz, düşünce ya da diğer kuruluşlar adı altında tamamen "siyonizme çalışan” onun planlarını uygulamaktan başka bir şey bilmeyen düşünce kuruluşları bir şeyi ortaya atıyor ve ses hemen İsrail’den yankılanıyor… Alakası var çünkü…
Haaretz gazetesi yazarı Aluf Benn ise; "Ortadoğu’daki halk ayaklanmalarının bölge haritasını yeniden çizeceğini ve Iraklı Kürtlerin de bağımsız bir devlet kuracağını” yazdı. İşte burada "parçala yut” felsefesi ortaya çıkıyor. İşte bugün, hatta aniden ortaya çıkan "Suriye ayaklanması” olarak gözüken şeyin altında, Türkiye topraklarını da parçalayarak, bir Kürt devleti kurmanın planıdır.
Suriye yönetimi tüm, demokratik hakları verdiği halde, neden insanlar hala sokakta. Amaç başka. Ama bazı bölgelerde de planlar ters tepmeye başladı, hesapta olmayan bazı şeyler ortaya çıkmaya başladı. Giden liderlerin yerine konan demokratik tipleri dahi halk kabul etmiyor. Neden mi? Çünkü asla, "bot yalayıcıları” kabul etmeyeceklerini söylemektedir. Yakın bir zamanda göreceksiniz..Onlar plan kuruyorlar ama, Allahın’da bir plan’ı var..