Aslında Meşhed İmam Rıza’nın ziyaret yeri olması sebebiyle 24 saat hareketli bir şehir olduğunu söylemişlerdi. İnsanlar dünyanın bir çok yerlerinden İmam Rıza’yı ziyarete geliyor, sabaha kadar İmam Rıza’nın türbesinde ibadet edip Kur’an okuyorlar. Ben de bu insanlara karışmak istiyordum ama yolu bilmediğimden sabahı beklemenin daha uygun olacağına karar veriryorum ve dinlenmeye geçiyorum.
Yorgun bir gün geçirmiştik, bavullarımızı yerleştirip akşam yemeğini yemeğe gittik. İlk gün yediğim pilav ertesi günün yemeğinin habercisiydi aslında. Pirincin çok tüketildiği bir yemek kültürüyle karşı karşıyaydım. "Korma sebzi Polou”, "Zereşk ba Morg Polou”, "Bhagala Polou”,gibi pilavlar da et, kuru ya da taze meyve kombinasyonlarıyla sıklıkla pilav çeşitleri değişiyordu.
Hatırlatmakta fayda var. İran’da özellikle Gilan ve Mazendera bölgelerinde pirinç bolca yetiştirilir. İran pirinci ince taneli ve uzun olanıdır. Çoğunlukla kendine has aroması ve kokusu vardır. Pişirilme yöntemi olarak da, Türkiye’de kavurma yöntemi tercih edilirken, İran’da salma ve demleme tekniğiyle pişirilmekte. Tabi bu yöntem daha hafif ve sağlıklı olmasından sebep olsa gerek çok tüketiminde rahatsızlık vermiyor.
Sabahın ilk saatlerinde kendimi Meşhed sokaklarına attım. Biran önce Meşhed sakinleriyle tanışmak o atmosfere karışmak istiyordum. Sokaklar arasında dolaşmaya başladım. Bazı dükkanlara girip çıkıp insanlarla kaynaşmaya başlamıştım. Meşhed, Afganistan sınırına yakın olmasından olsa gerek Meşhed halkı Afgan insanlarına benziyor. Gözleri hafif çekik, yüz hatları belirgin.
Kaldığımız yerden çıkınca yüz metre ilerisinde büyük meydan gördüm. İran’ın meydanları meşhurdur ve Meşhed’de de bu meydanlara tanık oluyorum. Her meydanda ilkbahar’ı simgeleyen farklı figürler konulmuş. Her meydanın farklı süslemeleri var. Meydanlarda çiçek çeşitlerinin yanı sıra Nevruz kültürünü yansıtan figürlerde dikkat çekiyor. Hacı Nevruz da denilen "Emu Nevruz” karekteri siyaha boyanmış bir surat , baştan aşağıya kırmızı kıyafetli elinde zilli def bulunan bir şahsiyet figurü. Bu da İran’ın tarihinde önemli Nevruz kültürünü yansıtıyor.
Yine sokaklarda ve caddelerde, farklı estetiklerle büyük şehit resimleri dikkatimi çekiyor. Şehit resimlerin konulmasıyla insanlara o şehitlerin sürekli hatıralarda kalınması sağlanıyor. Kimi zaman duvar resimleri olarak karşımıza çıkıyor, kimi zaman resmin çerçeveletilmiş hali ve yanında iki tane şamdanlık konulmuş şekilde karşımıza çıkıyor. Ama en ilginç olanı da arabaların gidiş yönünden geçerken yandan korkuluklarla yapılmış farklı şehit resimleri. Aslında tam anlamıyla bu şehir "şehit” kokuyordu.
Şehit resimlerinin yanı sıra Peygamber (a.s) ve Ehlibeyt İmamlarına salavat tabelaları yoğunlukta. Şehrin içerisinde de yine mağaza vitrinlerinde sokak levhalarında muhtelif aralıklarla İmam Rıza’ya salavat getirilmesini tavsiye edilen levhalarla karşılaşıyoruz.
Sokaklarda ve özellikle İmam Rıza’nın türbesinin etrafında insanlar birbirlerine hurma, şeker, vs. ikram ediyorlar. Bunların adak için olduğunu öğreniyorum. Bazen de insanlar geçmişlerinin ruhu için dağıtıyorlar. Buradaki adak için. İkram edilenlerden alırken salavat çekiliyor. İnsanların bu denli birbirlerine ikramda bulunmaları, kibar ve hoşgörülü olmaları yine İmam Rıza’nın geride bıraktığı izlerden bir tanesi olduğunu düşünüyorum.
Gün boyunca caddelerde geziniyorum. Özellikle İmam Rıza’nın türbesinin bulunduğu bölge gezinti yerimin merkezini oluştuyor. Yavaş yavaş hava kararmaya başlıyor. Ama Meşhed’de İmam Rıza’nın türbesinin etrafı inanılmaz hareketli. İmam Rıza’nın türbesi ve türbe etrafında hummalı bir inşaat çalışması var. Yeni inşa edilen ve henüz tamamlanmayan büyük alışveriş merkezleri yapılıyor. Ama bir yandan da eski küçük mağazalarda işlek. İnsanlar alışveriş yapıyor, hediyelik eşyaları satın alıyorlar daha çok. İmam Rıza’nın türbesine doğru yavaş yavaş ilerliyorum. Burada sıra sıra bir sürü dükkanlar var. İnsanlar hediyelik eşya olarak bölgenin yerel kıyafetleri ve bölgenin gelir kaynağı olan kuru üzüm ve ”zereşk” denilen kuş üzümüne benzer şerbet olarak yapıldığı gibi pilavların üzerine de konulan bir meyveden alıyorlar. Bu meyve hafif ekşimsi bir tat veriyor. Pilavların üzerine estetik görüntü katması amacıyla biraz bu "zereşk” meyvesinden koyuluyor. Gerçekten de hem lezzet katıyor hem de estetik bir görüntü oluyor pilavın üzerinde. Tabi bölgede safran yetiştiriciliği olması sebebiyle de Meşhed ve etrafında safran satışlarının da bol olduğunu görüyorum. Aslında safran İran’lıların vazgeçilmezi. Herşeyde safran konulduğunu görebilirsiniz. Safranlı dondurma, safranlı çay, safranlı tatlılar, safranlı pilavlar vs. gibi bir çok alanda safranın kullanımını görebilirsiniz. Safranın dinlendirici, sakinleştirici özelliği var, sanırım İran’lıların neden bu kadar sakin olduğunu anlar gibiyim. Kavga ederken bile sakinler. Biraz Türkiye’ye de getirsek fena olmaz diye düşünüyorum. Devam edecek.....