Kudüs ve Mescid-ul Aksa’nın , İslam’daki yerinin ne kadar önemli olduğunu bilmeyen yoktur. Allah Resul’ünün Miraç’a yükselişinin ilk basamakları Mescid-ul Aksa’dır. Övülen üç kutsal mekandan biri Mescid-ul Aksa’dır. Ve; müslümanların ilk kıblesi Mescid-ul Aksa’dır.
Bütün bunların yanı sıra İbrahimi dinlerin de merkezi ve kalbidir Mescid-ul Aksa. Müslümanlar için bu kadar önemli olan Mescid-ul Aksa’nın, Kudüs’ün fethi ile birlikte ayrı bir anlam ve ayrı bir yeri olmuştur. Tarih içerisinde zaman zaman kısa aralıklarla haçlıların eline geçse de İslam toprağı olma özelliğini hiç yitirmedi. Ve hiç bir zaman da, siyonistlerin işgaline girmesinden daha ağır bir hüznü yaşamamış, siyonist pençesinde kaldığı kadar acı çekmemiştir.
Siyonistlerin işgaliyle birlikte aziz Kudüs’ün işgalden kurtarılması, kutsal Filistin topraklarının yeniden özgürlüğüne kavuşması amacıyla muhtelif siyasi hareketler ortaya çıkmış, bir dizi manevralar yapılmıştır. Bütün bunların ekseninde "İslam” olmadığı, "Ümmet bilinci” verilmediği içinde yeterince hak ettikleri yere kavuşmamışlardır.
Daha çok nasyonalist bir anlayışla yapılan çabalar sonuç vermemiş, İslam ümmetinin gündeminde de uzaklaşmaya başlamıştır. İslam ümmetinin gündeminde uzaklaştıkça da, siyonistler işgallerini meşrulaştırma adına olmadık senaryoları devreye sokma yoluna gitmiştir. Gerek uluslararası ve gerekse de bölgesel bir dizi entrikalarla aziz Kudüs ve kutsal Filistin toprakları siyonist pençe altında adeta kan ağlamaya devam etmiştir.
İslam İnkılabı ile birlikte, Kudüs ve Filistin davası yeni bir ivme kazandığını söylemek gerekir. İslam inkılabının rahmetli lideri İmam Humeyni’nin, söylemleri Filistin eksenli olunca, İslam İnkılabı Hareketi de "Filistin davasını” ana merkeze oturttu. 1964 yılından başlayarak vefatına kadar her fırsatta, Kudüs ve Filistin davasının bir kavim ve bir siyasi blokun meselesi olamayacağını dile getiren İmam Humeyni, "Kudüs’ün müslümanların ana davası” olduğunu dile getirdi. Bu anlayışı, islam dünyasına yeniden kazandırdı. 1964’den başlayarak İslam İnkılabı Hareketi boyunca, Filistin ve Kudüs meselesini sahiplenen konuşmalar yapan, verdiği fetvalarla da Filistin’e destek verilmesini isteyen İmam Humeyni, "sunni olmalarına rağmen Filistin davasına zekatların ve humusların” verilebileceğini duyurdu. Bu söylemler Şii dünyası için önemli olduğu kadar, Filistin davasının yeniden ümmetin gündemine girmesinin de kapılarını araladı. 1979’da İslam İnkılabı’ndan sonra ise Kudüs ve Filistin meselesinin ümmetin gündemine girmesini tam anlamıyla sağlacak "Dünya Kudüs Günü” ilan edilmiştir.
Rahmetli İmam Humeyni, bütün İslam dünyasının ortak noktada buluştuğu mübarek üç ayların üçüncüsü olan mübarek Ramazan’ın son Cuma’sını "Dünya Kudüs Günü” ilan ederek, ayrılmaz bir şekilde Kudüs’ün İslam’ın bir parçası olduğunun mesajını verdi. Filistin meselesinin ümmetin ana davası olduğunu siyasi litaretüre katttı.
İmam Humeyni’nin literatürümüze kazandırdığı kelime ve kavramlar oldukça zengindir. Bunu siyaset sahnesi, dini alan, toplumsal mesaj yada küresel boyut şeklinde ayırmamız daha doğru olacağı kanatindeyim. İran toplumu için önemli olduğu kadar, dünya müslümanları içinde önemli. Dünya mazlumları hatta müstekbirleri içinde önemli mesajlar oluşturan kavramlar İmam Humeyni’yi unutulmaz kılmıştır.