Tehran Havalaanındayım. Meşhed’e gitmek üzere uçuşumun saatini beklemekteyim. O an düşündüm. Evet Meşhed’e gidiyordum. Beynimin bir yanına saplanmış önyargılarımdan kurtulmalıydım. Peki nasıl aşmalıydım bu ön yargıları? Mesela, Meşhed hakkında daha çok bilgi toplamalıydım. Merakımın giderilmesi ve eksik bilgilerimi tamamlamak açısından yanıma aldığım Meşhed’e dair kitabları karıştırıyorum. Meşhed’e ulaşımda bir çok alternatifler konulmuş. Meşhed’e ulaşım uçakla olduğu gibi demiryolu ve karayolu ulaşım rahatlığı da var. Demiryoluyla Tehran’dan Meşhed’e 12 saat sürüyor, karayoluyla ise 10-12 saat. Ama ben uçakla gitmeyi tercih ettim.
Bilet kontrolunden geçtikten sonra uçakta yerimi aldım. Uçağa giriş yaparken bizdeki gibi tüm prosedürler uygulanıyor. Fakat tek farkı pilotun uçuş öncesi bilgi vermeye başlamadan önce besmele çekerek, yolculuk –sefer- duası okuması ve yolcuların salavat getirmesiydi. Bayan hostesler pardesülü formaları ve başörtüsüyle hizmet ediyorlar. Pilot, uçuş bilgilerini veriyor. 1.15 dk. süreceğini, 2000 kusur metre yükselikte uçuş yapacağımız vs söylüyor. Yolculuk 1 saat 15 dk sürecekti ve bu süre içerisinde Meşhed’le ilgili bilgi edinmeye başladım. Gözlerimin önünde haritada canlandırmaya başladım.
Meşhed, İran’ın kuzeydoğusunda yer alıyordu. Afganistan ve Türkmenistan sınırına komşu. Afganistan’a daha yakın. Horasan Razavi Eyaletinin merkezi ve etrafı dağlarla çevrilmiş ovaya kurulmuş bir şehir. Okuduğum bilgileri hafızama kazımaya çalışıyorum. Bütün bu bilgileri bir yandan okur, diğer yandan da zihnimde canlandırmaya çalışırken, pilotun iniş hazırlıkları yapılması için kemerlerimizi bağlamamız gerektiği uyarısıyla kendime geliyorum.
Pilot, uçağımızın inişe hazır olduğu hatırlatması yapıyor. Ben tepeden Meşhed’i görüyorum. Gecenin karanlığında şehirde yanan ışıklar şehri adeta parlatıyor. Renkli lambalarla süslü caddelerin varlığını görebiliyorsunuz. Kısaca, Meşhed’i yukarıdan görüyor ve ışıl ışıl bir şehir intibasına varıyorsunuz. Şehrin tam ortasında, İmam Rıza’nın makamını yada İmam Rıza’nın kabrinin bulunduğu alanın daha parlak ışıklarla dikkatimizi çekiyor. İşte Meşhed bütün parlaklığı ile bana el sallıyor gibi. İçimi heyecan kapladı, bu ışıl ışıl olan şehre merakım artmaya başlamıştı.
Akşam 18.00’de havaalanına iniyoruz. Uçaktan iniyor valizlerimizi almak için kalabalığa karışıyoruz. Havaalanından çıkar çıkmaz tertemiz bir hava bizi karşılıyor. Temiz hava ve çiçek kokuları sarmış etrafı. Havaalanının çıkışındaki park süslemesi bizi büyülüyor. Öncelikle ışıklandırma dikkatimizi çekiyor. Ardından parklara yeni ekildiği belli olan laleler, sümbüller, karanfiller, menekşeler, tüm çiçek çeşidini görmek mümkün. Hafif esen rüzgarla birlikte çiçek kokuları muhteşem ikili oluşturuyor adeta..
Burası gerçekten farklıydı. Meşhed, "beni öyle gördüğün her kente benzetme, benim farklılığımın farkına var” diyordu sanki. Açıkcası; Meşhed’i anlayabilmek için gerekli ipuçlarını bulmam gerekiyordu, ama Meşhed bu ipuçlarını vermek konusunda biraz nazlanıyor gibi...
Önce; "Meşhed” kelimesinin anlamı zihnime yeniden kazılıyor. " Meşhed” kelimesi "şehit düşülen yer” anlamına geliyor. İmam Rıza’nın şehadetine nisbet bu adı alıyor. Yani, " Meşhed” tarihi İmam Rıza’nın Şehadetiyle paralellik gösteriyordu. Sanırım bu şehri farklı kılan nedeni bulmaya başlıyordum. Aslında Meşhed, islam öncesine ait şehrin şu anki kurulu yerinden 25 km uzaklıktaki eski Tus’un yerini almış ve kaynaklarda onunla karıştırılmıştır. Aslında, " Tus” aynı ismi taşıyan şehrin de içinde yer aldığı bölgenin adıdır. Tarih boyunca bu bölge, önemli ipek yolu ile baharat yolu gibi kervan yollarının üzerinde bulunduğu için her zaman önemli bir konumda olmuş. Yani bu sebeple Meşhed’i önemli kılan ilk neden olarak dünyanın bir çok ülkesinden insanı birarada toplayan Ehl-i beyt halkasından 8. İmam olan, " İmam Rıza” (a)nın makamının ziyaret yeri olma özelliğiydi. İkinci önemli kılan şey ise, ticaret yolu üzerinde bulunmasından dolayı ticaretin getirdiği zenginlikle gelişmiş olmasıdır. Bu özellikleriyle de Tehran’dan sonra ikinci büyük şehir oluyor.
Zihnimdeki bilgileri tazeledikten sonra arabalarımıza binip kalacağımız yere doğru gitmek üzere yol aldık. Şehir gerçekten olağanüstü büyüsüyle bana "hoşgeldin” diyordu. Gerçekten de muhteşem bir şehir. Akşam olmasına rağmen meydanlar caddeler ışıl ışıl. Güzelliğiyle büyülüyor. Öyle deniziyle, koca gök delenleriyle değil. Farklı dokusuyla, üzerinde tarihin dokusunu taşıyormuş gibi. İlk bakışta içinde ne çok değerli mücevher taşıdığını anlayamıyorsunuz, derinlere dalmadıkça. O zaman derinlere girmeliydim... taa derinliklere...
Meşhed’de kalacağım yere ulaştım ve merak içerisinde Meşhed’i gezmek için heyecanlanıyorum. Sabırsızlığım artıyor adeta. Gündüzünü merak ettiğim kadar, gece olmasına rağmen, içimdeki şehri gezme merakını bir türlü atamıyorum. Asılında şehrin gece ve gündüz farkını da gözlemlerim diye düşünüyorum. Ama, vakit çok geç. İçimdeki merakı sabaha bırakmak zorunda kalıyorum. Sabahı zor edeceğim. Devam edecek.....