Batılı hıristiyan aleminin,müslümanlara karşı yürütükleri "Haçlı savaşları” ilk zamanlarda din savaşları olarak kendisini göstermiştir.İslamı ve müslümanları yok etmek,Kudüsü geri almak,
Arrz-ı Mev-udu kurtarmak amacını güdüyordu.Batıdaki düşünce akımlarının yaygınlaşması bağlamında iktisadi düşünceler de gündeme gelmeye başladı. Merkantilizm, jeopolitik gibi fikir akımları batılı
politikacıları materyalist politikalarada eğilim göstermeye sevketti. Hatta haklı olmanın, güçlü olmaktan geçtiğine inanmaya başladılar.
Haçlı düşüncesi sömürgecilikle birleşti. İktisadi güç elde etmek için, adeta sömürgeciliği bilimsel temellere oturtmaya yönelik teoriler geliştirdiler.
Haçlı düşüncesinden vazgeçmemekle birlikte, bunun yanına sömürgeciliğide katarak sadece İslam coğrafyasına değil,
menfaatleri bulunan her coğrafyaya saldırarak işgal ettiler.İşgal ettiklari ülkeleri sömürgeleştirerek o ülke halkının büyük bir kısmınıda katlettiler.
O topraklarda işbirlikçi,mandacı kesimlerle sömürge yönetimleri kurdular.Bunun adı; o ülkeye "medeniyet, çağdaşlık ve demokrasi götürmek "oldu
19.yüzyılın başlarında Osmanlı halen ayaktaydı ve İslam coğrafyasının işgal ve sömrülmesi önünda önemli engel olarak görülmekteydi.
Engel ortadan kaldırılmalı,yeryüzündeki tek islam ülkasi ve gücü yok edilmeli,Osmanlı coğrafyası parçalanmalı,etkin güç haline gelmesi önlenmeli,
topraklarındaki başta petrol olmak üzere tüm kıymetler sömrülmeliydi.Bu başarıldığında, hem haçlı hem sömürgecilik galip gelecekti.
Hasta adam dedikleri Osmanlının ortadan kaldırılması politikasına, MESELE-İ ŞARKİYE diğer bir ifade ile "Doğu Sorunu”dediler.
Bu sorun muhakkak halledilmeliydi.
Sömürgeci güçlerin bu amaçlarını gözden geçirmeden, o günkü amaçların uzantısı olan bugünkü olayları kavramak mümkün değildir.
Günümüzde oynanan; ne Büyük Ortadoğu projesinin ne anlama geldiğini, ne Afganistan İşgalini,ne ırak İşgalini,ne Ortadoğu enerji ve petrol yataklarının paylaşımını,
ne arab baharını, nede Türkiye’nin Bor madenlerinin peşkeş çekilmesi için oynanan oyunları gözden kaçırır,onların oyunlarını bozacak gerçekçi politikalar üretemeyiz.
Biz de batılı güçlerin muhibleri gibi o topraklara, insan hakları,demokrasi ve medeniyyet getiriyorlar nakaratlarını tekrar eder dururuz.
Ortadoğu petrolleri,Türkiyede bulunan Bor madeni rezervleri, batılı ülkelerin hep iştahını kabartmış ve bölgenin jeopolitik önemini artırmıştır.
Bu sebeplerden bölgeye hakim olma politikalarını aralıksız ve ısrarla sürdürmektedirler.
Osmanlının ortadan kaldırılması,bölge enerji yataklarının ele geçirilmesi, buna ilaveten İsrail devletinin kurulması ve güvenliğinin sağlanması,
haçlı dünyasının son 200 yıl içinde en önemli politikası ve
savaş gerekçesi olmuş ve olmaya devam ediyor
Yüzyıllardır sürdürdükleri bu savaşta amaçlarına büyük ölçüde ulaşmışlar, ulaşamadıkları hedeflere de ulaşmak için her aracı kullanmaya devam ediyorlar.
Onlarca Haçlı savaşı,Birinci Dünya Savaşı,İkinci Dünya savaşı,Irak işgali,Afganistanın işgali,Libya’ya duydukları ilgi,İran’ın tehdit edilmesi,
henüz ulaşamadıkları hedeflerin ele geçirilmesi için Büyük Ortadoğu Projesi adı altında yürürlüğe koydukları planın parçalarıdır.Bu projenin hayata geçirilmesi
için bölgede saflarına aldıkları yönetim ve iktidarlarla hızla hedeflerine yaklaşmaktadırlar.
Türkiye Bor yataklarına ilgileri,bor üzerinde oynanan oyunlar hep bu politikaların uzantısı olan çalışmalardır.Bor üzerinde ısrarlı uzun vadeli çalışmalarını sürdürüyorlar.
Türkiye, maden çeşitliliği açısından zengin olmasına karşılık, rezervi büyük ölçüde olan çok madeni yoktur.En fazla rezerve sahip madenler;krom,bor ve linyit madenleridir.
Bu madenlerden stratejik önemi haiz olanı bor madenleridir.Dünya üzerindeki bor rezervinin % 75 i Türkiye de bulunmaktadır.Bor ‘un çok değişik kullanım alanları bulunmaktadır.
Günümüzde 500 ün üzerinde kullanım alanı vardır.Fosil yakıtlar yani kömür,petrol,doğalgaz gibi yakıtlar tüketildiğinde, bor önemli bir enerji kaynağı olabilecektir.Uzay araçlarında,
otomobillerde,bor füzyon santrallerinde enerji elde edilmesinde de kullanılacak en güvenli enerji kaynağı haline gelebilecektir. Türkiye dışındaki bor rezervleri bugünkü tüketimle
60-70 yıl sonra bitecektir.Türkiye bor rezervleri bin yıl yetecek miktara sahiptir.Bu demektir ki ileriki yıllarda Türkiye bor konusunda Dünya tekeli olacaktır.
Bu sebeple bor Türkiye jeopolitiğinin en önemi unsurudur.Akıllı yönetilmesi halinde, Türkiye’yi dünyada söz sahibi ülke haline getirebilir.
Batılı sömürgeci ülkeler bor’un stratejik önemini daha önce fark ederek çalışmalara başladılar.
Dünyanın en büyük rafine bor üreticisi US.Borax firmasıdır.ABD ve Arjantin bor rezervlerine sahiptir.Bu miktar dünya rezervinin %11 ine tekabül etmektedir.
Türkiye bor yatakları, 1861 yılında çıkartılan Maadin Nizamnamesi uyarınca,1865 yılında Fransız şirketine verildi.Cumhuriyet dönemine gelindiğinde
1960 da bazı yerli şirketlerde küçük çaplı bor işletmeleri kurmuşlarsa da dünya devi şirketlerle rekbet şansı bulamadı. 1978 de kamulaştırmadan önce Avrupalı şirketlerce işletildi.
Bu şirketler Türkiye de bor işleyecek tesisler kurmadılar,teknoloji getirmediler,bor madenini ocaktan çıkarıp hammadde olarak götürdüler.Bor rezervlerimizi işetmeye değmez küçük ve kalitesiz gösterdiler.
Bu politikayı İngiltere yürüttü. Rio Tinto Zinc şirketinin bir kolu olan Borax Consolidated ltd.Türkiye bor sahalarında faaliyet gösterdi.
Daha önceleri Desmond Abel Smith’in elindeki Sultançayırı ve yeni Bor sahaları 27.Ekim.1950 tarihinde 3/12002 sayılı kararname ile Borax Consolidated Ltd’ye devredildi.
Bu şirket o tarihlerde Dünya tekeli oldu.Şirket 25.11.1955 tarihinde Türkiyede sevimli görünüp dikkat çekmemek için isim değiştirdi.
Şirket ünvanı başına TÜRK kelimesi getirilerek; TÜRK BORAKS MADENLERİ AŞ. oldu.
Bu şirketin sermaye dağılımı:Boarx consolidated Ltd.%94,Türk ortaklar :%2,İngiliz ortaklar:%4 şeklinde idi. Bu şirket Türkiye borlarının sahibi oldu.
6.1.1956 da Sultançayırı sahası bu şirkete tescillendi.
Şirket,Kırka Sarıcakaya sahasında yaptığı sondajlarla tespit ettiği bor rezervini 10 milyon ton olarak beyan ederek
45 yıllık işletme imtiyazı istedi.Şüphe üzerine MTA (maden tetkik arama)nın yaptığı araştırmada rezervin 10 Milyon ton değil,
400 milyon ton olduğu,daha sonraki araştırmada rezervin bir milyar ton olduğu anlaşıldı.
1958 yılında NATO bor madenini stratejik hammadde ilan etti. Bunun üzerine borla ilgili tartışmalar başladı.Bor madenlerinin kamulaştırılması gündeme geldi.
Tartışmalardan rahatsız olan Borax Consolidated 1963 de rapor hazırladı. Bor raporunda: Türkiyede bor madenleri tükenmiştir.Türkiye’nin 20 bin ton satış şansı vardır.
Rekabet şansı yoktur. Bor endüstrisi zarar eder, Borax Consolidated ortak edilirse bu endüstri kurulabilir.ABD nin rekabetini üzerinize çekmeyin.Açıklamalarında bulundu.
Tüm bu tespitler yanlış ve yalan çıkmıştır.
1978 tarihinde bor devletleştirilmiştir. Bor madenleri ile ilgili tüm yetkiler ETİBANK’a devredildi.
Dünyanın en kaliteli borlarının Türkiyede olduğu anlaşıldı.Emet,Bigadiç,Kestelek borları (kolemanit B2O3) 1978 öncesi tonu 40-60 dolardan satılırken,tonu 300 dolardan satılmaya başlandı.
Bugün dünya bor üretiminin 560 bin tonu ABD US Borax tarafından,475 bin tonu,Türkiye Eti Holding tarafından üretilmektedir.
Türkiye bor madenlerini devletleştirdiği halde ,Avrupalı ve Amerikalı şirketler işin peşini bırakma niyetinde gözükmüyorlar.Türk bor una karşı ilgileri ısrarcı bir yapıda devam ediyor.Her fırsatı değerlendirerek Türk borlarına sahip olmak hiç olmazsa ortak olmak peşindeler.
1999 yılında IMF ile yapılan borçlanma görüşmelerinde,18.stand by da bor madenlerinin özelleştirilmesi taahhütler arasında yer almıştır.IMF,bor madenleri,Ziraat Bankası,Halk Bankası ve Emlak Bankasının özelleştirilmesi taahhüdünü istemiş bu taahhüt Türk hükümetince (ANASOLM) verilmiştir.
Bu tarihten önce 1986 yılında Özal hükümeti "GLOBAL EKONOMİYE YENİ DÜNYA DÜZENİNE ENTEGRASYONU SAĞLAMAK ÜZERE KAMU KURULUŞLARININ NASIL ÖZELLEŞTİRİLMESİ GEREKTİĞİ ARAŞTIRMASI” işini J.P.MORGAN BANK’a ihale etmiştir.Morgan Bank hazırladığı ,”ÖZELLEŞTİRME ANA PLANI”nda ilk önce,
ETİBANK’ın bir Holding halinde organize edilmesi,holdinge bağlı karlı Müesseselerin (BOR,KROM) öz kaynaklarının satılmasını önermiştir.
2001 yılında Türkiye’yi ziyaret eden ABD Hazine Bakanı Yardımcısı JOHN TAYLOR (Dünya bor piyasasına hakim olan DODGE&COX ve RİO TİNTO HOLDİNG yönetim kurulu üyesidir) ilk ziyaretini
dönemin özelleştirmeden sorumlu Devlet Bakanına yapması manidardır.(RİO TİNTO 1978 den önce Türkiyede Türk borunun%80 ini işleten Borax Consolidated Ltd nin ana şirketidir,dolayısıyla
Türk Boraks Madecilik AŞ.nin %94 hisseli ortağıdır.)
Dünya bor üretimi 1.5 milyon ton olup bunun %42 si US Borax diğer adı ile Rio Tinto Holding tarafından %33.4 ü Eti Holding tarafından üretilmektedir.
Kalan üretimi Rusya,Çin gibi ülkeler yapıyor.
Bor üzerinde oyunlar bir türlü sona ermedi. 2000 yılında bor madenlerinin özelleştirilmesi için dönemin hükumeti.Sanayi Ticaret Enerji Tabii Kaynaklar Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna Bor la ilgili
bir tasarı getirdi.
Tasarıda : 1- 2840 sayılı yasanın 2.nci maddesinde bulunan "Bor” kelimesi kaldırılmıştır.
2-Bu yasa yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
3-Bu yasayı bakanlar kurulu yürütür.
Şeklinde üç madde vardı. Kanun bundan ibaretti.
Komisyon başkanı MHP li Oktay VURAL dı. Komisyon üyesi olarak,bu yasanın gerekçesini başkana sorduğumuzda ;
”Bor madenlerimiz devlet tekelinde olup verimli ve rantabl olarak işletilemediğinden, bu madeni özelleştirmek istiyoruz, özel sektör eliyle daha verimli işletilmesi amaçlanıyor.” Dedi.
İşin arka planını araştırdığımızda, IMF görüşmeleri sürüyor ve IMF bor madenlerinin özelleştirilmesini ısrarla şart koşuyor. İşin arkasında US Borax firmasının olduğu görüldü.
Kemal Derviş’e emanet edilen ve onun "Güçlü Ekonomiye Geçiş” diye ANASOLM hükümetine sunduğu proğramın gereği olduğu ortaya çıktı.
Güçlü Ekonomiye Türkiyenin mi yoksa küresel sermayenin mi taşınmak istendiği, 2000 ve 2001 yılı ekonmik kriz ve Türk ekonomisinin çökertilmesi ile anlaşıldı.
US Borax ünvanlı ABD li şirketin dünya bor tekelini elinde tuttuğu, elinde tuttuğu ABD bor yatakları ve özelleştime ile ele geçirdiği Güney Amerika ,
Arjantin ve diğer ülke yataklarının tükenmesi ile tekel olma imtiyazının Türkiyeye kalmaması için IMF ye Türkiye Bor larının mutlaka özelleştirilerek ellerine geçmesi için dayattığı ortaya çıktı.
Komisyon başkanı Oktay Vural’ın "Özel sektör eliyle borumuzun daha verimli işletilmesi” gerekçesinin hiç de masum olmadığı,
Türk borunun Teodor Herzel torunlarına ait US Borax firmasına peşkeş çekilmek istendiği ve o firmanında yüz yıllık amacının gerçekleşmek üzere olduğuna şahit olundu.
Parti grubu olarak BOR madenlerimizle ilgili Meclis Araştırma Önergesi verdik. Önerge sunum konuşmalarını Meclis Genel Kurulunda yaptık.
Önerge oylandı, kabul edilmedi.Buna rağmen yapılan konuşmalar ve Bor’un stratejik öneminin ortaya konulması, bor özelleştirme tasarısının kadük kalıp kanunlaşmamasını sağlamış oldu.
Borumuzu kutarmıştık.
Dünya maden tekelleri Türk boru üzerindeki emellerinden vazgeçmedi. Bu işi uzun vadeli bir politika olarak sürdürmeye devam ediyorlar.
05.Mart.2012 tarihinde enerji Bakanı Taner YILIDIZ ın 2840 sayılı yasanın ,bor madenlerinin arama ve işletilmesini devlete veren 2.nci maddesine bir fıkra eklenerek ,
borun hizmet alımı yoluyla özel sektöre açılmasının amaçlandığı ortaya çıktı.Mülkiyet devlette kalacak, boru özel sektör işletecek. Anlaşılan işi böyle bir yolla bitirip dünya tekellerine açacaklar. .
Azerbaycan, Şahdeniz petrol yatakları da, mülkiyeti Azerbaycanda kalmak şartı ile 99 yıllığına batılı petrol tekellerine işletmeleri üzere devredildi.
Şahdeniz petrolleri Aramco gibi Rokofeller şirketlerince 99 yıl işletilecek, rezervler bitecek,boş varillerin mülkiyeti Azerbaycanın olacak.
Bor yatakları işlenip bitirilecek.Maden galerilerinin mülkiyeti devlette olacak,ne yapacaksa.
Bor üzeride oynanan oyunlar mutlak devlet lehine bozulmalıdır.Borumuza sahip çıkmalıyız.
Hiç işlenmeyip ocaklar kapatılsa dahi bor madenleri geleceğin,uranyum gibi nükleer madenlerinden sonra ikinci sırada stratejik madendir.
60 yıl sonra diğer ülkelerde bitecek dünya bor otoritesi Türkiye olacaktır.