Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla.
İslam dini benim için hayatta mutlu olmanın bir sırrı, çünkü Allah-u Teala bunca insan arasından beni seçip bu mutluluğa mazhar kıldı. Müslüman olmamla birlikte tüm hayatım sonsuza dek İslam dini ile şekillenecek ve ben yeni doğmuş gibi bu yolda ilerleyeceğim. Bunun için Rabbime'e şükürler olsun!!!
Ben batılaşmış peru toplumunda yetişmiş alelade ve sıradan küçük bir kız çocuğuydum, fakat Allah'a yakınlaşmam, hatırladığım kadarıyla, daha ben çok küçükken başladı. Çok dualar ederdim, çünkü her şeyden ve herkesten üstün ve her şeye kadir bir varlığın; ALLAH'ın beni işittiğini biliyordum ve bundan hiç şüphe duymuyordum. Bilmenin ve bilgi sahibi olmanın da ötesindeki şey "ALLAH'A İMAN". İşte ben bu İMANI henüz sekiz yaşındayken yüreğimin derinliklerinde hissediyordum ve Pazar günleri ayine gitmeyi çok severdim. O zamanlar Allah'a ibadet etmenin farklı bir yolu olduğunu bilmediğimden Allah'a sadece bu şekilde dua edildiğini sanırdım. Baskın katolik din olması sebebiyle Peru ve Latin Amerika toplumlarında Allah'a ibadet etmenin nasıl yapılacağı daha küçük yaştayken tüm çocuklara öğretilir.
Fakat, ben küçüklüğümden bu yana dinimle ilgili kafamda şüphe oluşturan sorular vardı ve bu yüzden dinimle sürekli bir çelişki halindeydim. Mesela, net ve mantıklı bir şekilde Hz. İsa'nın neden "tanrı'ın oğlu" olarak nitelendirildiğine ve aynı zamanda kutsal üçleme teorisine (teslis) bir anlam veremiyordum. Ayrıca, insanların neden bir tablonun ya da bir aziz veyahut bir Hz. Meryem heykeli altında diz çöktüğüne veya onlar için mum tutuşturduklarına anlam veremiyordum. Annemi hiçbir zaman evde böyle bir şey yaptığını görmediğim için bu düşüncelerimi hiç paylaşamıyordum. Yıllar geçmesine rağmen maalesef orada bir ilerleme kaydedemedim ve genellikle dinlerini uygulamayan kişiler "dinini uygulamayan katolikler"e dini konularda başvurulduğundan Allah'a yakın olabilecek ne bir hayat biçimi ne de bir yol bulabildim. Üniversitede eğitim görürken dini bir topluluğa ya da gruba katılmaya çalıştım, katıldım da. Fakat ne beni tatmin edecek ne de IMANIMI sürekli besleyecek, onu kuvvetlendirecek bir yol bulabildim. Bazı zamanlar üniversitenin şapelinde ibadet ederdim ve öyle bir zaman gelirdi ki gözyaşlarıma hakim olamazdım. Çünkü Allah'ın beni duyduğunu ve beni sevdiğini hissediyordum. Bir vesileyle üniversitedeki dini grubun organizatörleri bizi bir kiliseye götürdüler ve bize bir Hz. Meryem heykeline dua etmemizi söylediler. Bu durum hiç hoşuma gitmemişti çünkü bir heykele ibadet etmek bana olduça akıl almaz geliyordu, bu durum benim için tam bir hayal kırıklığıydı.
Yaklaşık dört sene önce İslam hakkında birşeyler duymaya başladım ve bir kere ingilizce yazılı bir kaynaktan islam hakkında bilgi sahibi oldum. Çok birşey anlamadığımdan o zamanlar büyük bir ilgi duymuyordum. Fakat, o zamandan sonra İslam hakkında merakım başladı;öyle ki müslümanlar hakkında bir haber ya da bir makale gördüğümde hemen dikkat kesiliyordum, yalnız din hakkında henüz bir malumatım yoktu. Bununla birlikte, İslam dininin yoğun bir mozağinin olduğunu öyle ki pek çok defa ibadet yapıldığını biliyordum ki bu durum bildiklerim arasında en dikkat çekici olandı. Daha sonra google'dan Peru'daki müslümanlar ve camiler hakkında bilgi taraması yaptım ve Lima'da bir islam derneği ile karşılaştım. Bir gün oraya gitim fakat kapısı kapalıydı, bu olay 2010 senesinde oldu ve şükürler olsun ki 2011 yılına kadar ALAH beni İslam'ı bulmam için önüme yollar koydu.
O dönem ruhani olarak kendime daha çok yönelme şansım oldu, çünkü yalnızdım, alışılagelmiş gençlik hayatını paylaştığım biri yoktu, kendi yalnızlığımda çok ibadet ediyordum ve Allah'a yakın olmak istiyordum.
Daha sonra, 13 Haziran 2011 tarihinde tuhaf bir rüya gördüm. Rüyamda ormana benzer bir yerdeydim, heryer ağaçlarla dolu ve bir tane nehir akıyordu. Ben önden, bana eşlik eden insanlar arkamda yürüyorum. Bir yere varmak için o yola çıkmışız ve ben kafamı kaldırıp ileriye baktığımda çok uzakta muhteşem bir gökyüzünün altında bir yer görüyordum. Burada beyaz renkte bir cami var ve ben bir şekilde oraya gitmek istiyordum. Rüyamda oranın bir cami olduğunu bilmiyorum, sadece güzel ve huzur verdiği için o göz alıcı yere varmak istiyordum. Yolda ilerlerken topraktan bir yerle karşılaşıyoruz, kederli, kurumuş ve oldukça sessiz tıpkı bir ağıl gibi fakat içinde hayvan yok. Bundan ben çok korku duyuyorum ve uyanıyorum. Rüyamda gördüğüm şeyin Tac Mahal'e benzediğini düşündüm, o zamanlar rüyamı çok iyi anlayamamışım, ama şimdi şöyle düşünüyorum ki İslam dini ve cennet beni bekliyordu, fakat bazen zor yollardan geçmem gerekiyor ve şimdi şunu biliyorum ki bu hayat ileriki yaşantımızın bir sermayesi.
Daha sonra kendime Amira adıyla bir Facebook hesabı aldım ve bir gün bir müslüman beni arkadaş olarak ekledi. Böylece iki müslüman perulu gençle tanışmış oldum. Peru'da perulu müslümanların olduğunu görmek beni oldukça şaşırtıyordu. Bana İslam ile ilgili materyeller yolladılar. Böylece İslam dinine olan ilgim giderek arttı ve Kuran-ı Kerim'de, insanoğlunun yaradılışı, yağmurun oluşumu, denizlerin birbirlerinden ayrılması, sivrisinek gibi konularda ne denli büyük bilimsel açıklamalar barındırdığını giderek keşfeder hale geldim. Hz. Muhammed (S.A.V)'in zamanında hiçkimsenin bilmediği bu konuları aydınlatması bakımından Kuran-ı Kerim tamamen mucizevi bir kitap. Bu şekilde İslam'a aşık oldum ve herşeyiyle onu kabul ettim. İslam hakkında sürekli okumaya ve araştırmalar yapmaya devam ettim, bana İslam'ı anlatan diğer müslüman kardeşlerimi tanıdım ve Allah'a şükürler olsun ki bir gün yollarım Arjantin'de Buenos Aires'te Risale-i Nur ile kesişti. Buradan bana Risale-i Nur külliyatı hakında pek çok bilgi gönderildi. Tek kelimeyle fevkalade kitapçılar okudum.
Bunlar; Küçük Sözler, Hastalar Risalesi, Tabiat Risalesi, Ramazan, İktisat ve Şükür risaleleri, 23.söz idi. Bu eserler sayesinde çok güzel ve bir o kadar da verimli bilgilerle donatıldım. Bu durumdan hem şaşkınlık duyuyordum hem de bir yandan İslam için daha iyi bir insan olabilmek adına bunca ilhamı bulduğum için son derece mutluydum. Risale-i Nur sayesinde Allah'a imanının ne kadar önemli olduğunu, hastalıkların ve karşılaştığımız sorunların bizim için olumsuz bir tarafının olmadığını, aslında hayatın olumlu tarafını görmemize vesile olduğu için şükretmemiz gerektiğini öğrendim. Ayrıca, Allah'ın herşeyin tek sahibi olduğunu ve bu yüzden yaratılan herşeyin de O'nun bir yansıması olduğunu bilmemiz gerektiğini ve aynı zamanda bu hayatın cennet yolunda kullanacağımız bir sermaye olduğunu öğrenmiş oldum. Bu eserlerden aldığım mesajlardan bir tanesi de hayatta çok da önemli olmayan şeyler elde etmek için özverilerle dolu bir hayat sürmememiz gerektiğini, hayatımızda en önemli olan şeyin Allah’a iman olduğunu, barış ve uyum için içinde bir yaşam geçirmemiz gerektiğini ve aile, sağlık gibi önemli gördüğümüz şeyleri çok fazla önemsememiz gerektiğini öğrendim.
Çünkü öleceğimiz zamanı hiçbir zaman bilmiyoruz ve bu yüzden imanımızı kuvvetlendirmemiz gerektiğinin önemini ve artık hiçbir şey için üzülmeyeceğimi, hiçbirşeyden şikayet etmeyeceğimi, Allah'ın verdiği herşeye tamah edeceğimi öğrendim. Çünkü başımıza gelen iyi şeyler de kötü şeyler de O'ndan gelir. Ve O herşeyi bilir. Zaman ilerledikçe Fatiha Suresini ezberledim, henüz müslüman olmaya karar vermemiş olmama rağmen Fatiha suresini sürekli olarak okuyordum. Yapmam gereken o kadar çok şey olduğu ve bana çok az bir zaman kaldığı için bu kararı vermek bana hayli güç geliyordu. Fakat bu sene İslam dinini seçen çalışkan ve entellektüel bayanlar üzerine yazılmış makaleler okuyarak daha çok yüreklendim ve ibadet yapabilmem için iş yoğunluğumu azalttım.
Ve artık Şahadet getirmemin zamanı gelmişti, çalışma odamda bilgisayarımın karşısına geçmtim. Artık daha fazla beklememem gerektiğini ve bir an önce Şahadet getirmem gerektiğini hissettim. Anladım ki İslam dini ile ALLAH'A İMAN sürekli olarak hayat bulur. Çünkü günde beş kere ibadet ederek Allah'ı unutmama imkan yok. İslam'la her gün daha iyi biri olmaya çalışabilirim ve hayatımı ahiret için bir sermaye yapabilirim. Hayır diyemezdim çünkü Allah İslam'la bana kendini hissettirdi ve ben artık daha fazla dayanamazdım ve sadece O'na tam bir boyun eğme içindeyim. Anladım ki hiçbir zaman doğru olan bir şeyi bilmiyormuş gibi davranamazdım. Yeniden doğma fikri ve Allah-u Teala'nın tüm günahlarımı affedeceği beni bütünüyle umutlandırdı ve inançla doldurdu.
Böylece biliyordum ki her şeye yeniden başlayabilirdim, yeniden doğabilirdim, her şey o kadar ilham vericiydi ki, sanki yeniden hayata yeniden başlamak gibiydi, bu sebeple 7 Ekim 2011 tarihinde şeyhimle beraber Şahadet getirmek üzere camiye gittim. İlk gittiğimde Ramazan ayıydı. Şahadet getirdiğim andan bu yana kendimi yeniden doğmuş gibi yenilenmiş hissediyorum. Geçmişim sonsuza kadar geride kalırken ben kendimi olduça mutlu hissediyordum ve Allah-u Teala'nın bana bu fırsatı verdiği için ve O'na yakın olduğum için şükrediyorum. Müslüman olduktan sonra İslam giden yolda daha güçlü ve kararlı bir şekilde yol almaya başladım. Cuma günleri şeyhin ders verdiği Cuma namazlarına katılıyorum. Bu derslerden her defasında oldukça etkilenmiş ve ilham almış bir almış bir şekilde çıkıyorum. Aynı şekilde, sure ezberlemek için Cuma günleri şeyhle sohbet yaptığımız toplantılara katılıyorum.
Haftasonları da endonezyalı bir kardeşimin evinde Arapçayı öğrenmek ve Kuran-ı Kerim'i Arapça okumak için toplanıyoruz. Genel olarak pek çok insan bana imanımı giderek daha çok kuvvetlendirmeme destek oluyorlar. Şundan çok eminim ki Allah-u Teala her zaman benim yanımda. Kalplerdeki herhangi bir yaraya çare olmanın ve bağışlanmanın sadece O'na imanla olacağını biliyorum. Çünkü O rahman ve rahim. Tüm soruların cevaplarını Kuran-ı Kerim verir, bu yüzden Allah'ın izniyle her gün daha iyi bir müslüman ve insan olmayı diliyorum.