Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin doğusundaki Goma şehri, Ruanda destekli M23 milislerinin kontrolüne geçti. Bölgedeki çatışmalarda ölü sayısı 100’ü geçerken, binlerce kişi şehirden kaçarak sınırdaki Ruanda’ya sığındı. Goma’daki havalimanının da M23’ün eline geçmesiyle şehirde kaos ve korku hakim.Kongo’nun zengin yeraltı kaynakları, altın, kobalt, koltan ve bakır gibi değerli madenler, on yıllardır süren bu savaşın merkezinde yer alıyor. Uzmanlara göre, bu savaş sadece yerel değil, küresel bir çıkar mücadelesinin parçası. Özellikle ABD ve Çin’in bölgedeki etkisi bu çatışmaları şekillendiriyor.
Ruanda’nın M23’e sağladığı askeri destek ve Batı’nın bu duruma sessiz kalması eleştiriliyor. Antropolog Luca Jourdan, Ruanda’nın uluslararası diplomasi tarafından desteklendiğini ve Kongo’daki kaynakları sömürme konusunda serbest bırakıldığını ifade ediyor. Şubat 2024’te Avrupa Birliği’nin Ruanda ile, madenlerin rafinasyonu konusunda bir iş birliği anlaşması imzalaması, bu durumu daha da pekiştirdi.Bu arada, ABD’nin Afrika’daki etkisini artırmak için inşa edeceği Lobito Koridoru isimli demiryolu hattı da dikkat çekiyor. Kongo’nun güneyinden Angola’ya kadar uzanacak bu hat, Batı ekonomisi için kritik olan madenlerin taşınmasını hızlandırmayı hedefliyor. Ancak bu projeler, yerel halkın yaşamını daha da zorlaştırarak, istikrarsızlığı artırıyor.Goma’da yaşanan insani kriz büyürken, bölgede görev yapan İtalyan misyonerler ve yardım çalışanları, sessiz kalan uluslararası toplumu eleştiriyor. Misyoner Don Giovanni Piumatti, “Kongo’nun zenginliklerini kendi refahımız için kullanıyoruz, ama burada yaşananları görmezden geliyoruz,” diyerek Batı’nın sorumluluğuna dikkat çekiyor.Kongo’nun doğusundaki bu karmaşa, sadece bölge halkını değil, aynı zamanda küresel politikaları ve güç dengelerini de etkileyen bir trajedi olmaya devam ediyor.
